18. Ders - Basit Geçmiş Zaman – Simple Past Tense
Bu zaman kipi, geçmişte başlayıp biten ve ne zaman meydana geldiği tam olarak bilinen hareket ve olayları anlatmak için kullanılır. Gerçi, muhtelif kullanımları vardır. Ama hepsinin ortak özelliği olayların geçmişte başlamış ve bitmiş olmasıdır.
Önemli bir özellik ise şudur. Özneye göre değişiklik göstermez; hep aynı şekli muhafaza eder.
Örnek:
I wrote, You wrote, he/she/it wrote, We wrote, You wrote, They wrote.= Ben yazdım, sen yazdın, o yazdı, biz yazdık, siz yazdınız, onlar yazdılar.
1- a) Şekil: Kural olarak olarak, basit geçmiş zaman fiil köküne “ed” eklenmesiyle oluşur. Ancak, bu husus sadece düzenli fiiller (regular verbs) için geçerlidir. Bu fiillere zayıf fiiller de (weak verbs) denir. Mesela,
Walk = yürümek fiilinin köküdür: We walked to the station = İstasyona yürüdük.
Visit = Ziyaret etmek fiilinin köküdür: He visited me yesterday. O dün beni ziyaret etti.
Show = Göstermek fiilinin köküdür: I showed her my house. Ona evimi gösterdim.
Kill= Öldürmek fiilinin köküdür: The dog killed the cat. = Köpek kediyi öldürdü
Host = Ağırlamak, misafir etmek fiilinin köküdür. We hosted our visitors. = Misafirlerimizi ağırladık.
Stop = Durmak, durdurmak fiilinin köküdür. The policeman stopped the traffic = Polis memuru trafiği durdurdu.
Cost = mal olmak This car costed me dearly. = Bu araba bana pahalıya mal oldu.
b) Dediğimiz gibi, yukarıdaki örnekler hep kurallı fiillere ait. Kuralsız fiillerde geçmiş zaman (adı üzerinde) kurala tabi olmaksızın meydana getirilir. Dolayısıyla, bunların geçmiş zaman hallerini (2. hal de denir) ezberlemekten başka çare yoktur. Ama bu sizi korkutmamalı. Çünkü İngilizceyi az çok bir süreklilikle kullanırsanız, kuralsız fiilleri kendiliğinizden öğrenirseniz. Örnekler:
Bring = getirmek fiilinin kök halidir. They brought the treasury. = Hazineyi getirdiler.
Make = Yapmak fiilinin kök halidir: She made a cake. = O bir kek yaptı.
Spend = Para harcamak fiilinin kök halidir. His wife spent too much money the other day. = Karısı geçen gün çok para harcadı.
Send = Göndermek fiilinin kök halidir. My friend sent me a postcard. = Arkadaşım bana posta kartı gönderdi. Başka Örnekler:
Break = Kırmak She broke a cup.= Bir tabak kırdı.
Begin = başlamak They began to study. = Çalışmaya başladılar.
Like = beyenmek, sevmek We liked apples = Biz elma severdik.
Have = sahip olmak You had a car. = Senin otomobilin vardı.
Know = bilmek I knew her name. = Ben onun ismini bildim
Try = gayret etmek, denemek He tried to be usefull. = O faydali olmaya çalıştı.
Feel = Hissetmek I felt ill. = Kendimi hasta hissettim.
Come = gelmek You came late. = Geç geldin.
Sweep = süpürmek The servant swept the room. = Hizmetçi odayı süpürdü.
Freeze : donmak The river froze last winter.= Nehir geçen kış dondu.
Understand = anlamak She understood everything = O her şeyi anladı.
c) Sonu “e” ile biten kurallı fiiller: sadece d takısı alır.
Örnekler:
smile : gülümsemek She smiled at me gently = Bana kibarca gülümsedi.
Arrive : varmak He arrived home last night. = Eve dün vardı.
Serve : servis yapmak, hizmet etmek The servant served the guests tea.= Hizmetçi konuklara çay servisi yaptı.
Like : beyenmek, sevmek I liked oranges = Portakal severdim.
Behave : davranmak, terbiyeli olmak He behaved very gently. = Çok kibar davrandı.
d) “y” ile biten fiillerde y kalkar, “ied “ son ekiyle geçmiş zaman oluşturulur.
Bury : gömmek, defnetmek The soldiers buried their dead friends. = Askerler ölen : arkadaşlarını defnettiler
Study : çalışmak, incelemek Last week, we all studied French. = Geçen hafta hepimiz Fransızca çalıştık.
Pay = ödemek He paid up all his debts. = Bütün borçlarını ödedi.
Say = söylemek He said that he was so tired. = Çok yorgun olduğunu söyledi.
marry = evlenmek He married a pretty girl. = Güzel bir kızla evlendi.
2- Negatif biçimi elde etmek için fiilin kök halinden önce, “did not” veya kısaca “didn’t” yardımcı fiili kullanılır, esas fiil mastar şeklindedir.
I loved him. = Onu sevdim I didn’t love him. = Onu sevmedim.
I walked home. = Eve yürüdüm. I didn’t walk home.= Onu sevmedim.
I saw the light. = Işığı gördüm. I didn’t see the light. = Işığı görmedim.
I needed him. = Ona ihtiyaç duydum. I didn’t need him = Ona ihtiyaç duymadım.
He paid the bill. = O faturayı ödedi. He didn’t pay the bill = O faturayı ödemedi.
I heard a noise = Bir gürültü duydum. I didn’t hear a noise. = Gürültü duymadım.
They helped me. = Bana yardım ettiler They didn’t help me. = Bana yardım etmediler
3- Bazı fiillerin birinci, ikinci (ve üçüncü) halleri hep aynıdır.
Cut = kesmek The worker cut his finger. = İşçi parmağını kesti.
Put = koymak I put the book on the table. = Kitabı masanın üzerine koydum.
Hurt : vurmak, can acıtmak His words hurt me badly. = Onun sözleri çok canımı acıttı.
Hit : vurmak, dövmek The boxer hit his rival = Boksör rakibini dövdü.
Spread = yayılmak, saçılmak Malaria soon spread all over the country. = Sıtma kısa zamanda tüm ülkeye yayıldı.
Read = okumak She read many books. = O çok kitap okudu
Dikkat : read her zaman kipinin yazılışında ayni şekli korur. Ama okunuşu farklıdır. I read = Okurum derken “riid” olarak okunur. I read = okudum derken “red” şeklinde okunur.
4- Soru şekli için de did veya didn’t yardımcı fiilinden yararlanılır.
Dikkat: Bir soruya yanıt, sorunun kendisiyle ayni zaman kipinde olmalıdır. Mesela, soru geçmiş zamanda ise, yanıt da geçmiş (aşağıdaki örneklerde olduğu gibi) zamanda olmalıdır.
Olumlu sorular:
The rice pudding tasted nice. = Sütlaç lezzetliydi. Did the rice pudding taste nice? Sütlaç lezzetli miydi?
They ran fast = Hızlı koştular Did they run fast? Hizlı koştular mı?
I rang the bell = Zili çaldım. Did I ring the bell? = Zili çaldımmı?
He made it. = Başarılı oldu. Did he make it? = O, başarılı oldu mu?
He climded the tree. = Ağaca tırmandı. Did he climb the tree? = Ağaca tırmandı mı?
Ali fell on the ground. = Ali yere düştü. Did Ali fall on the ground? Ali yere düştü mü?
She stood near you. = O senin yanında durdu. Did she stand near you? =O yanında durdu mu?
He taught the boys English. = O çocuklara İngilizce öğretti. Did he teach the boys English? =
O çocuklara İngilizce öğretti mi?
Did you find your bag? = Çantanı buldunmu? No, I didn’t = Hayır bulmadım.
Olumsuz Sorular:
She came home yesterday = Dün eve geldi. Didn’t she come home yesterday? = Dün eve gelmedi mi?
She was happy. = O mutluydu. Wasn’t she happy? O mutlu değilmiydi?
I got you = Seni anladım. Didn’t you get me? Beni anlamadın mı?
5- Sorulara Yanıtlar :
a- Tam yanıt gerektiren sorular::
What did he do? = Ne yaptı He wrote plays : Oyun yazdı.
Where did he go? = Nereye gitti? He went back home = Eve geri döndü.
Why did she cry? = Neden ağladı She cried because her mother was dead. = Annesi öldüğü için ağladı.
Where did they go? = Nereye gittiler? They went to the station = İstasyona gittiler
When did you last see your daughter? Kızını en son na zaman gördün? I last saw her four days ago. = Onu en son dört gün önce gördüm.
When did this lesson begin? Bu ders ne zaman başladı? It began half an hour ago. Yarım saat once başladı.
b- Kısa Yanıt Gerektirenler:
Did you see her yesterday ? = Onu dün gördünmü? No, I didn’t = Hayır görmedim .
Did he go to a cinema the day before yesterday? = Dün değil evvelki gün sinemaya gitti mi? No, I he didn’t = Hayır gitmedi.
Did they meet one another in the party. = Partide birbirlerine rastladılar mı? No, they didn’t.= Hayır rastlamadılar.
Did Ahmet go to a shop? Ahmet dükkana gitti mi? Yes, he did = Evet gitti.
Did he become a teacher? = Öğretmen oldu mu? Yes, he did. = Evet oldu.
6- “Ago” edatı ile kullanım
“Ago”, bu andan geçmişteki bir noktaya kadar olan zaman dilimini ifade eder.
Örnek:
Colombus discovered America 450 years ago. = Colombus Amerika’yı 450 yıl önce keşfetti.
How long ago was the last moon landing? = Aya iniş ne kadar sure önce yapıldı?
They came here a month ago = Buraya bir ay önce geldiler.
The children finished their supper half an hour ago. = Çocuklar akşam yemeklerini yarım saat önce bitirdiler.
My wife left me three weeks ago. = Karım beni üç hafta önce terketti.
My daughter got a new job three days ago. = Kızım üç gün önce işe başladı.
7- Rica Cümleleri
Kibar istek ve ricalar için past tense kullanımı çok yaygın bir uygulamadır. Örnekler:
Could you tell me your name, please? = Lütfen, bana isminiz söyler miydiniz?,
Could I join you, please? = Lütfen, size katılabilirmiyim?
I was wondering if you could spare some time form me? = Acaba, bana biraz zaman ayırabilirmisiniz?
8- Esas Fiile Vurgu Yapmak İçin
I did go there in time. = Oraya (kesinlikle, tabii ki) zamanında gittim
She did want to marry me. = Benimle (mutlaka) evlenmek istedi.
Şimdi bu zaman kipinin zamanlama açısından çeşitli kullanımlarına bakalım.
Geçmişte tamamlanmış tek bir hareket
X
---------------------------------------------------------------------
Geçmiş Şimdi Gelecek
Bir aksiyon geçmişte belirli bir zamanda başlamış ve bitmiştir. Bazen konuşmacı spesifik bir zamandan bahsetmez. Ama, kafasında mutlaka belirli bir zaman vardır. Geçmiş zaman en çok bu amaçla kullanılır.
Örnekler:
Last night, I went to a cinema = Dün gece sinemaya gittim..
Yesterday, she washed her car. = Dün otomobilini yıkadı.
Last month, I didn’t go to school = Geçen ay olkula gitmedim.
She didn’t come to work yesterday. = Dün işe gelmedi.
Geçmişte yer alan bir seri tamamlanmış (bitmiş) hareketler
X X X
---------------------------------------------------------------------------------
Geçmiş Şimdi Gelecek
Geçmişte tamamlanmış ardışık hareketlerin listelenmesi yapılır. Bu hareketler birinci, ikinci, üçüncü, dördünce vs. şeklinde sıralanır.
Örnekler:
I went out, walked to the store, went in and met a nice gir there. = Dışarı çıktım, dükkana doğru yürüdüm, içeri girdim ve orada güzel bir kıza rastladım.
3- Süreçli Hareket
------------------- --------------------------------------------------------------------------------
Geçmiş Şimdi Gelecek
Geçmişte başlayıp, geçmişte biten süreli bir hareket anlatılır. Burada uzun bir hareket sözkonusudur ve for two years = iki yıllığına, for three month = 3 ay süreyle, all day = bütün gün veya all year = bütün yıl gibi zaman ifade eden sözlerle birlikte kullanılır.
I lived in Adana for five years = Beş yıl süreyle Adana’da yaşadım.
Ali studied German for two years. = Ali iki yıl Almanca çalıştı.
They sat knee to knee all day long. = Bütün gün boyunca, diz dize oturdular.
He yelled at me for ten minutes. = On dakika boyunca bana bağırdı.
Geçmişteki belli bir süre devam etmiş, sonra bitmiş adet, alışkanlık
XXXXXXX
----------------------------------------------------- -------------------------------------------------
Geçmiş Şimdi Gelecek
Simple past tense, geçmiş zamanda bitmiş bir alışkanlığı tanımlamak için de kullanılabilir. “used to” kalıbıyla aynı manaya gelir.
Örnekler:
I studied German when I was a child. = Çocukken Almanca çalışırdım.
He played the piano after work. = İşten sonra piyano çalardı.
She worked at the cinema after school. = Okuldan sonra sinemada çalışırdı..
They never went to school, they always skipped. = Hiçbir zaman okula gitmediler, her zaman kaytardılar. .
My mother took me to a cinema every Saturday. = Annem her Cumartesi beni sinemaya götürürdü.
He always wore a hat when it rained. = Yağmur yağdığında, daime şapka giyerdi.
Past Continuous (Past Progressive)
1- Past continuous fiilin mastar haliyle, to be fiilini beraber kullanmak suretiyle oluşturulur.
Örnek:
He was going to school . = Okula gidiyordu.
They were going to the mosque. = Onlar camiye gidiyordu.
He was not going to school. = Okula gitmiyordu
Was he going? = Gidiyor muydu?
Past continuous (progressive) çoğu kere yeni bir olay meydana geldiğinde gerçekleşmek üzere, yani bitmek üzere olan eylemleri ifade eder. Cereyan eden olay past progressive ile yeni gerçekleşen olay simple past ile kullanılır.
Başka bir deyimle, geçmiş bir hareketin zamanı başka bir hareketle ilişkili olarak tanımlandığında; diğeri için bir tür zemin oluşturan hareket past continuous ile ifade edilir. Burada, hareketin kendisine ilgi gösteririz ama tamamlanması ilgimiz dışındadır. Mesela, ard arda iki hareketi ele alalım.
Birincisinde, o caddenin karşısına geçmiştir ve ben daha sonra ona rastlamışımdır = I met him when she crossed the street.
Buna mukabil, ona rastlama zamanım, onun caddenin karşısına geçme hareketinin ortasında ise yani caddenin karşısına geçme olayı cereyan ederken ona rastlamış isem şunu söylerim:
I met him when she was crossing the street.
Örnekler:
I was watching TV when he came back home = Eve döndüğünde ben TV seyrediyordum.
They were shouting and screaming when the teacher came in. = Öğretmen sınıfa girdiğinde, (onlar) bağırıp çağırıyorlardı.
I was reading a newspaper when my father came in. = Gazete okurken babam içeri girdi.
It was raining this morning when she got up = Bu sabah uyandığında yağmur yağıyordu.
The engineers were working all day yesterday. = Mühendisler dün bütün gün çalışıyorlardı.
She came in, when her husband was flirting with a young girl. = Kocası genç bir kızla flört ederken, içeri girdi.
The man jumped off the bus while it was moving = Adam hareket halindeyken, otobüsten atladı.
She cut her finger, while she was cutting bread. = Ekmek keserken, parmağını kesti.
The sun was shining when I got out. = Dışarı çıktığımda, güneş parlıyordu.
He died while he was fighting the enemy = Düşmanla çarpışırken öldü.
When the phone rang, I was having a shower = Telefon çaldığında duş yapıyordum.
Geçmişte Paralel Cereyan Eden Olaylar:
Bazen geçmişte iki hareket ayni anda cereyan ediyordur. Bu durumda, hareketlerin ne zaman başlayıp, ne zaman bittiği, yani başı ve sonu önemli değildir. İlgimiz, bu iki aksiyonun cereyanına yöneliktir. Ama unutmayın, hareket veya hareketler geçmişte başlayıp, geçmişte bitmiştir. Örnekler :
He was reading a magazine while her wife was cooking dinner. = Karısı akşam yemeğini pişirirken, o bir dergi okuyordu.
While we were having a party, the thieves were breaking in our house. = Biz parti yaparken, hırsızlar evimizin kapısını kırıyormuş.
Birbirini Bölen Hareketler:
Cereyan eden, devam eden bir aksiyonu, başka bir hareketin bölmesi.
Örnekler:
When the policemen came, they were firing at each other. = Polisler geldiğinde, birbirlerine ateş ediyordu.
He was laughing when the director suddenly came in. = Müdür aniden geldiğinde, o gülüyordu.
Tenkit ve Eleştiri İçin
When he was a student, he was always getting bad grades. = Öğrenciyken her zamam kötü notlar alırdı.
When he worked for my company, he was never doing anything useful. = Şirketimde çalışırken, hiç yararlı bir iş yapmıyordu.
He was always offending me with his words. = Beni daima sözleriyle rahatsız ediyordu.
You were always behaving badly. = Daima terbiyesizce davranıyordun.
Bazı fiiller past continous ile kullanılmaz.
İngilizce’de belirli fiiller, continuous kiplerde kullanılmaz. Dolayısıyla, past continuous kipinde de kullanılmazlar. Bunlar genellikle, koşul veya tavır (condition or behaviour) bildiren fiillerdir ve kısmen veya tamamen insan kontrolü dışındaki hareketlerdir. Örnekler:
I saw a woman in the park. = Parkta bir kadın görüyordum.
I was seeing a woman = Yanlış bir ifadedir.
Çünkü görme fiili insanın kontrolü dışındadır. İnsan gözü açık olduğu her zaman bir şeyler görür. Halbuki, bakmak = look fiili tamamen kontrolümüz altında bir eylemdir. Bu nedenle,
I was looking out of the window. = Pencereden bakıyordum.
Aynı şekilde duymak = hear ve dinlemek = listen to fiilleri de kontrolümüz dışındadır. Dolayısıyla,
I heard him singing = Şarkı söylerken onu duyuyordum.
I listened to the teacher carefully. = Hocayı dikkatle dinliyordum.
Past continuous ile kullanılamayan diğer fiillerin listesi aşağıdadır. Bu fiiller önemli fiillerdir.
Have (Had) = Sahip olmak
To be (was, were) = Olmak
Notice(Noticed) = Dikkat etmek
Recognize (recognized) = Kaale almak, tanımak
Taste (tasted) = Tad almak, tatmak
Believe (believed) = İnanmak
Feel (that) (felt that) = Hissediyorum ki
Think (that) (thought that) = Düşünüyorum ki
Know (knew) = Bilmek
Understand (understood) = Anlamak
Remember (remembered) = Hatırlamak
Recollect (recollected) = Tekrar toplamam, tekrar tahsil etmek
Forget (forgot) = Unutmak
Suppose (supposed) = Farzetmek, varsaymak
Mean (meant) = demek istemek, ciddi olmak
Gather (that) (gathered that) = anlamak, sonuca ulaşmak
Want (wanted) = istemek
Wish (wished) = Dilemek
Forgive (forgave) = Affetmek
Refuse (refused) = Reddetmek
Love (loved) = sevmek
Like, Dislike (liked , disliked) = beğenmek, sevmek / sevmemek
Hate (hated) = nefret etmek
Care (cared) = Bakmak, umursamak
Seem (seemed) = Görünmek
Appear (appeared) = Görünmek
Belong to (belonged to) = Ait olmak
Contain (contained) = İçermek
Consist of …(consisted of) = …’dan oluşmak
Possess (possessed) = Sahip olmak
Own (owned) = Malik olmak
Matter (mattered) = Önemli olmak, fark etmek
Bu fiiller, özel durumlarda ve özel anlarda özel vurgu yapmak için continuous formunda kullanılabilir. Bu istisnai kullanımlar daha ziyade konuşma İngilizce’sine aittir ve always = daima veya for ever = ebediyen sonsuza kadar ile ve bilhassa at this moment edatı ile birlikte kullanılır.İstisnai olarak çok yakın gelecek için de bu fiillerin continuous formu kullanılır.
When clauses- When cümlecikleri
Cümlecikler (Clauses) anlamı olan ama tek başlarına cümle oluşturamayan kelime gruplarıdır. Bazı cümleler “when” kelimesiyle başlarlar. Bu cümleciklere “when clauses (when cümlecikleri) denir.
1- Past tense – past tense kullanımında, when ile başlayan cümlecik ilk hareketi gösterir. Diğer cümledeki hareket zaman olarak ikinci sıradadır.
Örnekler
When I paid him one dollar, he answered my question. = Ona bir dolar verdiğimde, sorumu cevapladı.
İlk önce ben ona bir dolar ödedim. Sonra o sorumu yanıtladı.
He answered my question, when I paid him one dollar. = Sorumu, ona bir dolar verdiğimde(verdikten sonra) cevapladı
I paid him a dollar, when he answered my question. = Sorumu cevapladığında ona bir dolar verdim .
When he swore at me, l punched him. = Bana küfrettiğinde onu dövdüm.
I was happy when I was young. = Gençken çok mutluydum
When the earthquake happened, we moved to another city. = Zelzele olduğunda, biz başka bir şehre taşındık.
2- Past tense – past continous veya past continous-past tense şeklindeki sözdiziminde; past continuous ile sürmekte olan bir hareket veya olay sırasında, when ile başlayan olay veya hareket yapılır, Yani, yukarıdaki örneklerin aksine, when cümleciği oluşum bakımından ikinci sıradadır.
Örnekler:
When the earthquake happened, we were sleeping. = Zelzele olduğunda, biz uyuyorduk.
They were playing in the garden, when a heavy rain started. = Yağmur başladığında, onlar bahçede oynuyordu.
The door bell rang, when (while) we were watching television. = Televizyon seyrederken kapı zili çaldı.
26 Ağustos 2007 Pazar
18. Ders - Basit Geçmiş Zaman – Simple Past Tense
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder