28. Ders - Direkt Anlatım ve Dolaylı Anlatım
Ders 28 : Direkt Anlatım (Direct Speech) ve Dolaylı Anlatım = (Indirect Speech veya Reported Speech)
1-Giriş
Direkt anlatım = Direct Speech, konuşan veya yazanın meramını dolaysız olarak kendi ağzından anlattığı anlatım şeklidir.
Dolaylı anlatımda ise, (Indirect Speech = Reported Speech) konuşan veya yazanın bir olayı, oluşumu vs. başkasının ağzıyla anlatmasıdır. Aslında olay veya hareket yaşayanın veya yapanın dışında olan birisi tarafından söylenir, rapor edilir.
Reported Speech ifadesinin nedeni budur.Daha kestirmeden söyleyelim; birisinin söylediği cümleyi aktarmaya reported speech denir. Konuşma dilinde daha çok kullanılır.
Gerçekten, söylenen veya yazılan bir söz iki türlü iletilebilir. Birincisi direkt, dolaysız ifadedir. Mesela,
Direkt Anlatım = Direct Speech: I want to see my aunt.= Teyzemi görmek istiyorum.
Dolaylı Anlatım = Indirect Speech = Reported Speech
He said (that) he wanted to see his aunt. = Teyzesini görmek istediğini söyledi.
Birinci cümlede bir kimse, kendisiyle ilgili bir isteği bizzat kendisi söylüyor. Teyzesini görmek isteyen ve bunu söyleyen aynı kişidir. Yani, cümle dolaysız bir anlatımı gösteriyor. Gördüğünüz gibi, cümlede iki taraf vardır.
a) Eylemi yapan ve ayni zamanda onu anlatan veya yazan.
b) Eylemi dinleyen veya okuyan ve başkalarına anlatan
İkinci cümlede ise, fiilin sahibi başka, olayı anlatan veya yazan başkadır. Yani, teyzesini görmek isteyen başka, (mesela Ahmet) bunu dinleyenlere veya okuyanlara anlatan başkasıdır (mesela, Leyla).
Bu nedenle, bu tür cümlelere indirect speech = dolaylı anlatım veya bence daha da yerinde olarak reported speech = rapor edilen anlatım denir. Gerçekten olay veya hal üçüncü bir kişi tarafından muhataplara sözlü veya yazılı olarak iletilir. Bu nedenle, dolaylı anlatımda üç taraf vardır.
a) Eylemi yapan, hali yaşayan,
b) Bunu görerek muhataplara anlatan veya yazan üçüncü kişi,
c) Olayı üçüncü kişiden dinleyen veya okuyan muhatap(muhatap = hitap edilen).
Eğer aktarılan eylem geçmişte yapılmış ise, cümle geçmiş zaman olur.
2- Genel Kurala Dikkat : Dolaylı anlatımdan bahsederken, genellikle geçmişten bahsederiz. Çünkü, konuşma genellikle artık geçmişte kalmıştır. Bu nedenle dolaylı anlatımdaki fiiller de geçmiş zamanlara aittir. Bu durum sağduyuya çok uygundur.
Dolaylı anlatımın en yaygın zaman kipi basit geçmiş zamandır = Simple Past Tense
Örneğin :
I am going to school. = Ben okula gidiyorum. = Direct Speech = Direkt anlatım = Orijinal cümle
He said he was going to school. = O okula gittiğini söyledi. = İndirect (Reported) Speech = Dolaylı anlatım
Başkasının sözlerini dolaylı anlatımla(reported speecch) aktarırken orijinal cümle aynen kullanılmaz., onda bazı değişiklikler yapmak zaruri olur. Şöyle ki ;
a) Zamir genellikle değişir. Mesela, ben (I) yerine, o, biz, onlar, (he,she, we, they) geçer.
3- Kullanılan zaman kipi kural olarak bir zaman kipi geriye gider.
Reported Speeech’te zaman kipi ayarı yapılırken aktarılan cümle bir tense geri atılarak ifade edilir.
Direct speech Reported speech
Simple present tense Past simple tense
Present continuous tense Past continuous tense
Past simle tense Past perfect tense
Past continuous tense Past perfect continuous tense
Present perfect tense Past perfect tense
Örnek :
Orijinal Cümle = Direct Speech = I’m going to come. = Ben geleceğim.
Reported Speech = He said (that) he was going to come. = O geleceğini söyledi.
Direct Speech : I have ben to London several times. = Londra bir kaç kez bulundum.
Reported Speech = She said (that) she had been to London several times.
Direct Speech : I made too many mistakes. = Çok fazla hata yaptım
Reported Speech : He said (that) he had made too many mistakes.
Direct Speech : You will be sorry for what you did. = Yaptığından dolayı pişman olacaksın.
Reported Speech : He said (that) I would be sorry for what I had done.
Direct Speech : We can communicate smoothly = Sorunsuz iletişim yapabiliriz.
Reported Speech : They said (that) they could communicate smothly. = Sorunsuz iletişim kurabildiklerini söylediler.
4-Aşağıdaki zaman kiplerinde raporlanan olayın kipi değişmez.
Present simple
Present continous
Present perfect veya
Future simple
Zaman kiplerinde, kip değişikliği yapılmayabilir.
Örnek:
Direct Speech : “I am very sick.”
Indirect Speech: She says / is saying / has said / will say (that) she is very sick.
Direct Speech: The concert is a fun = Konser eğlenceli
Indirect Speech: He says the concert is a fun = O, konserin eğlenceli olduğunu söylüyor.
Direct Speech: I play basketball everyday. = Hergün basketbol oynarım.
Indirect Speech: She has said that she plays basketball every day. = O, hergün basketbol oynadığını söylemişti.
Direct Speech: I often enjoy myself. = Sık sık keyfime bakarım (eğlenirim).
Indirect Speech: Emre will say that that he often enjoys himself = Emre, sık sık keyfine baktığını söylüyor.
Direct Speech: I will answer the phone
Indirect Speech: She is saying that she will answer the phone.
Direct Speech: They don’t know you
Indirect Speech: She says that they don’t know me
5- Zaman Değişikliğinin Yapılmadığı Durumlar:
a)Talimatlar = Instructions
Direct: Read the manuals carefully = Talimatnameleri dikkatlice okuyun
Indirect Speech: The manager told the staff to read the the manuals carefully. = Müdür elemanlara talimatnameleri dikkatle okumalarını söyledi.
b) Süren bir konuşmada = Ongoing speech
Direct Speech: I am so tired.= Çok yorgunum.
Indirect Speech: You are telling me that you are so tired. = Bana çok yorgun olduğunu söylüyorsun.
Direct Speech: I am going home now = Şimdi eve gidiyorum.
Indirect Speech: You are telling me that you are going home = Bana, eve gideceğini söylüyorsun.
c) Mektubun içeriğini belirtirken = Stating the contend of a letter
Direct : Everything is going fine (Mektup) = Herşey yolunda gidiyor.
Indirect Speech: The letter says that everything is going fine = Mektupta, herşeyin yolunda gittiği yazıyor.
d) Genel gerçekler, tarihi olaylar ve atasözleri = General facts, historical events and proverbs
Direct Speech : Ataturk was born in 1881. = Atatürk 1881 yılında doğdu.
Indirect Speech: Rhe teacher told us (that) Ataturk was born in 1881. = O, Atatürk’ün 1881 yılında doğduğunu söyledi.
Direct Speech: What is the boiling point of water ? = Suyun kaynama noktası nedir?
Indirect Speech: The teacher asked the students what the boiling point of water is. = Öğretmen öğrencilerine suyun kaynama noktasının ne olduğunu sordu.
Direct Speech: Actions prove the word = Hareketler sözü kanıtlar
Indirect Speech: She said that actions prove the word.
e) Sık yapılan eylemler = Frequent actions
Direct Speech: I go to theatre frequently. = Çok sık tiyatroya giderim.
Indirect Speech = He told me that he goes to theatre frequently.
f)Alışkanlık haline gelmiş eylemler = Habitual actions
Direct Speech: I smoke a pack of cigarettes daily. = Günde 1 paket sihara içerim.
Indirect Speech: He said that he smokes a pack of cigarettes daily. = O, günde bir paket sigara içtiğini söyledi.
6-Past simple ve past perfect kipinde veya should/would formunda ise, rapor edilen sözler artık farklı bir açıdan görülür. Konuşma artık uzaktadır ve geçmişte bir dizi halinde meydana gelen olaylar olarak algılanır. Zaman kipleri otomatik olarak değişir.
Örnek:
Direct Speech: I am a worker, and I have worked for ten years. = Ben bir işçiyim ve 10 yıl çalıştım.
Indirect Speech: He said (that) he was a worker and had worked for ten years. = İşçi olduğunu ve 10 yıl süreyle çalşmış olduğunu söyledi.
7- Zaman ve yer zarfları değişikliğe uğrayabilir.
Here = there
There = there
Now = then, at that moment,
Yesterday = the day before, the previous day
Today = that day
Tomorrow = the following day, the next day,the day after
This = the That = that
These = those
Those = those
Ago = before
Next (week, month, year...)= the following (week, month, year)
Next year = the year after.
This = that
Tonight = that night
Last (year, month, week...) = The (year, month , week...) before.
Örneğin:
Last night = the night before veya
The previous (year, month, week...)
Ago = previously, before
Dikkat!!! Bazen, zaman zarfı için eş değer bir kelime koymak gerekmez.
Örnek:
Direct Speech: I am coming to see you now = Seni şimdi görmeye geliyorum.
Reported Speech: He said that he was coming to see me = Beni görmeye geldiğini söyledi.
Burada “now” yerine “then” kullanmaya gerek yok.
Dikkat!!! : Direct Speech cümlesinde yer alan “this” kelimesi yerine “the” gelir. Ancak, “this” üzerine vurgu konursa “that” olabilir.
Direct Speech: This car is not safe = Bu araba güvenli değil
Reported Speech: He said that the car was not safe
8- Geçmiş zamanları (past tenses) rapor eden fiillerden (reporting verbs) sonra aşağıdaki kip değişiklikler otomatikman yapılır.
Direkt Speech - Direkt Anlatım Reported Speech – Rapor Edilen
make (makes) made
is(am) making was making
are were
will would
have/has made had made
shall/will make should/would make
should/would make should/would have made
should/would (kibar anlatım veya istek) değişmez
must had to
mustn’t wasn’t/weren’t/ had to
can could
could could
may might
9) Zaman Kipine Göre Dolaylı Anlatım
Direct speech Reported speech
present simple past simple
I am happy He said (that) he was happy
I work He said (that) he worked
present continuos past continuos
I am feeling sad He said(that) he was feeling sad
I am running He said (that) he was running
past simple past perfect
I was broke He said(that) he had been broke
I sat down He said(that) he had sat down
present perfect past perfect
I have been upset He said(thaT) he had been upset
I have smiled He said(that) he had smiled
present perfect continuos past perfect continuos
I have been feeling blue He said(that)he had been feeling blue
I have been learning He said(that)he had been learning
Future simple conditional
I will be pleased He said(that) he would be pleased
I will leave He said(that) he would leave
Future perfect simple conditional perfect I will have been dead He said(that) he would have been I will have gone He said(that) he would have gone
10) Alıntı Sözlerin Dolaylı Anlatıma Çevrilmesi – Quoted Speech
Quoted Speech kişinin sözlerini aynen aktarmada kullanılır. Reported Speech’in tersidir. Quoted Speech’te kişinin söyledikleri iki tırnak arasında (“..”) gösterilir. İngilizce’de bu işaretlere “Quotation Marks” denir. Aynen alıntı sözlerde kip ve kişi değişimi olmaz. Cümle orijinal haliyle kalır ama iki tırnak (quotation marks) arasında gösterilir. Alıntı sözlere hikayelerde, haberlerde ve akademik çalışmalarda da sıkça rastlarız.
Örnek:
“You must work harder” = “Daha sıkı çalışmalısın”
The teacher warned me (that) I had to work harder.
“Watch the enemy” = “Düşmanı izle”
The commander ordered the soldiers to watch the enemy = Komutan askerlerine düşmanı izlemelerini emretti.
“Close the window, please” = “Camı kapatır mısın lütfen” .
My wife asked me to close the window. = Eşim camı kapatmamı istedi.
“ I go to the bank every Monday.” = Her Pazartesi bankaya giderim.
The businessman said (that) he went to the bank every Monday. = İşadamı her Pazartesi bankaya gittiğini söyledi.
“ I am going to the circus ” = Sirke gidiyorum.
My girlfriend said (that) she was going to the circus. = Kız arkadaşım sirke gittiğini söyledi.
“We have been to a supermarket.” = Süpermarkete gittik
They said (that) they had been to a supermarket. = Süpermarkete gittiklerini söylediler.
“ I went to my home town.” = Memleketime gittim.
The solder said (that) he had gone to his home town. = Asker memleketine gittiğini söyledi.
“ I will visit my sick uncle. ” = Dayımı ziyaret edeceğim.
The nephew said (that) he would visit his sick uncle. = Yeğen amcasını ziyaret edeceğini söyledi.
“ I can swim in deep water. ” = Derin sularda yüzebilirim.
The swimmer said (that) he could swim in deep water. = Yüzücü derin sularda yüzebileceğini söyledi.
“ You may go into the patient’s room. ” = Hastanın odasına girebilirsin.
The doctor said (that) I might go into the patient’s froom. = Doktor, hastanın odasına girebileceğimi söyledi. Ya da The doctor allowed me to enter the patient’s room = Doktor, hastanın odasına girmeme izin verdi.
“ I might meet her somewhere” = Ona bir yerde tesadüf edebilirim.
He said (that) she might meet her somewhere. = O, ona bir yerde tesadüf edebileceğini söyledi.
“ I must see the director. ” = Müdürü görmem gerekir.
She said (that) she had to see the director. = O, müdürü görmesi gerektiğini söyledi.
“ I have to check everything” = Herşeyi kontrol etmem lazım.
The Auditor stated (that) he had to check everything. = Denetici herşeyi kontrol etmesi gerektiğini belirtti.
” I ought to be more carefull.” = Daha dikkatli olmam lazım.
She said (that) she ought to be more carefull. = O, daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.
“Go to your own room.” = Kendi odana git.
My father told me (that) to go to my own room. = Babam kendi odama gitmem gerektiğini söyledi.
“ Do you like oranges?” = Portakal sever misin?
I asked him if (whether) he liked oranges = Ona portakal sevip sevmediğini sordum.
11- Say ve Tell
“Say” ve “tell” benzer anlamlara sahiptir. İkisi de kişilerle iletişimde bulunma anlamını vermektedir. Bu iki fiill, dolaylı ifadeleri başlatır. Ancak say ve tell farklı şekilde kullanılmalıdır.
Şöyle ki, “say” , dolaylı anlatımda hiçbir zaman infinitive (mastar) ile kullanılmaz. “tell” ise hiçbir zaman fiilen söylenen sözler ile kullanılmaz ve daima şahıs nesnesi ile birlikte kullanılır.
Dolaylı anlatımda emirler, mastar cümleleri olur ve tell, order, command, ask, wonder gibi fiillerden sonra kullanılır ve hitap edilen şahıs için bir zamir kullanılır.
Örnek:
Direct Speech : Bring me a pen = Bana bir kalem getir
Reported Speech: He asked me to bring him a pen. = Ona bir kalem getirmemi söyledi.
Direct Speech: Go away = Defol git!
Reported Speech : He told me to go away = Bana defolup gitmemi söyledi.
Direct Speech: Pay the bill at once! = Hesabı hemen öde.
Reported Speech : The waiter told us to pay the bill at once = Garson, bize hesabı hemen ödememizi söyledi.
Direct Speech: Pick up the flowers! = Çiçekleri topla !
Indirect Speech = He ordered her to pick up the flowers= Ona çiçekleri toplamasını söyledi.
Reported Speech ifadelerinde “tell” fiilinden sonra “me,him,her,it,us,you,them” ifadeleri kullanılır. Aynı şey “say” fiili için geçerli değildir. Araya “to” girmesi şarttır.
Örnek:
He told me that he went to Ankara = Bana Ankara’ya gittiğini söyledi.
He said to me that he went to Ankara = O, Ankara’ya gittiğini söyledi.
Dikkat : “Say”" fiilinde object den önce “to ” kullanılır.
Örnek:
She said to me that she passed the exam = Bana sınavdan geçtiğini söyledi.
Halbuki,
She told me that she passed the exam. = Bana sınavdan geçtiğini söyledi.
Arda said to Emre that he had done his job very well. = Arda Emre’ye işini çok iyi yaptığını söyledi.
Say ve Tell Fiillerinin Direct speech’te Kullanımı
“Say” fiilini direct speech ile kullanabiliriz. Bir bilgi veya talimatı direct speech ile aktarmak istediğimizde “tell” fiilini kullanırız.
Say fiili direct speech sorularında kullanılır ancak tell kullanılmaz.
He said: "Do you play piano?" = O , “Piyano Çalıyor musun?” dedi.
Ama, he told “ do you play the piano” yanlıştır.
Aşağıdaki ifadelerde, sadece “tell” kullanılır, “say” kullanılamaz.
tell (someone) a story = birisine hikaye anlatmak
tell (someone) a lie = birisine yalan söylemek
tell (someone) the truth = birisine gerçeği söylemek
tell the future (= to know what the future will bring) = geleceği okumak
tell the time (= know how to read a clock) = birisine saati söylemek
12- Beyanatlar = Statements
Beyanat; yazılı veya sözlü açıklama, ileri sürülen mütalaa ve görüş, demeç, rapor gibi hepsi birbirine benzer anlamlara sahiptir. Devlet adamları ve politikacıların ülke ve dünya meseleleri hakkında sık sık beyanat verdikleri malumdur.
Beyanatların reported speech’ e aktarımında yaygın olarak “say” ve “tell” fiilleri kullanılır.
Bunun dışında;
Agree = kabul etmek
Accuse (of) = suçlanmak
Add = eklemek
Argue = tartışmak
Answer = cevaplamak
Announce = İlan etmek
Assure = Temin etmek, güvence vermek
Admit= Kabul etmek, teslim etmek
Advice = Tavsiyede bulunmak,bildirmek,
Ask = sormak,
Apologize (for) = Özür dilemek
Boast = Övünmek, böbürlenmek
Declare = deklare etmek, ilan etmek
Grumble = Şikayet etmek, söylenmek
Murmur = Söylenmek
Claim = iddia etmek,
Deny = İnkar etmek
Insist on = Israr etmek
wonder = merak etmek, öğrenmek istemek ,
want to know = bilmek istemek ,
enquire = soruşturmak,
exclaim = haykırmak
offer = teklif etmek, önermek,
suggest = işaret etmek-, klif etmek, eri sürmek,
stress = vurgulamak,
underline = altını çizmek, önemle belirtmek,
suppose = varsaymak, farzetmek,
observe = gözlemlemek
guess = tahmin etmek,
complain = şikayet etmek,
confess = itiraf etmek,
conclude = karara varmak,sonucuna varmak,
predict = tahmin etmek,
point out = işaret etmek
Refuse = reddetmek
Remind = hatırlatmak
Reply = yanıt vermek
Promise = söz vermek
Threaten = tehdit etmek
İndicate : belirtmek, göstermek, işaret etmek
fiileri de kullanılır. Beyanatlarda zamir ve aidiyet sıfatları dolaylı anlatıma aktarılırken nasıl değiştiğine dikkat ediniz. Beyanatlar olumlu veya olumsuz olumsuz olabilir.
Örnek:
D.S. (direct speech) : I am going to town with my sister = Kızkardeşimle şehire gidiyorum.
R.S. (reported speech) : he said that he was going to town with his sister = O, kızkardeşiyle şehire gittiğini söyledi.
D.S. : You have bought yourself a new dress = Kendine yeni bir elbise almışsın.
R.S. : He said that I had bought myself a new dress = O, kendime yeni bir elbise aldığımı söyledi.
D.S. : We are very late = Çok geç kaldık
R.S. : They confessed that they were very late = Onlar, çok geç kalmış olduklarını itiraf ettiler.
D.S. : The weather is too hot today= Hava bugün çok sıcak
R.S. : He complained that the weather was too hot that day = O, havanın o gün çok sıcak olduğundan şikayet etti.
D.S. : The year 2006 was a successful one for the company = 2006 yılı şirket için başarılı bir yıldı.
R.S. = The chairman concluded that the year 2006 had been a successful one for the company = Yönetim Kurulu Başkan, 2006 yılının şirket için başarılı bir yıl olduğu sonucuna vardı.
D.S. : The world climate will change in the next decade = Dünya iklimi önümüzdeki 10 sene içinde değişiklik gösterecek .
R.S. : He predicted that the world climate would change in the following decade. = Dünya ikliminin önümüzdeki on yılda değişeceğini önmgördü.
D.S. : You may see the photographs if you want. = Eğer istersen fotoğrafları görebilirsin
R.S. : He said that I might see the photographs, if I wanted. = İstersem fotoğrafları görebileceğim söyledi.
D.S. : You play the piano very well = Çok iyi piyano çalıyorsun
R.S. : She said that I played the piano very well = Çok iyi piyano çaldığımı söyledi.
D.S: : She has given me a present = O, bana bir hediye verdi.
R.S. : He said that she had given him a present. = Ona bir hediye verdiğini söyledi.
D.S. : We always try to please you = Seni hep memnun etmeye çalışıyoruz
R.S. : They said that they always tried to please me.= Onlar, beni hep memnun etmeye çalıştıklarını söylediler.
D.S.: My neighbor stole my purse = Komşum, cüzdanımı çaldı.
R.S. : She claimed that her neighbor had stolen her purse = O, komşusunun onun cüzdanını çaldığını iddia etti.
D.S.: Globalization is transforming all the markets. = Küreselleşme tüm piyasaları dönüştürüyor.
R.S.: The lecturer said that globalization was transforming all the markets. = Konuşmacı küreselleşmenin tüm piyasaları dönüştürdüğünü söyledi.
D.S.: The exam will be too difficult for us = Sınav bizim için çok zor olacak
R.S. : She predicted that the exam would be too difficult for them. = Sınavın onlar için çok zor olacağını tahmin etti.
D.S.: The recent polls haven’t brought about good results for our party = Son seçimler partimiz için iyi sonuçlar getirmedi
R.S. : The party leader told the press that the recent polls hadn’t brought about good results for their party. = Parti lideri, basına seçimlerin partileri için iyi sonuçlar getirmediğini söyledi.
D.S.: His promotion to a more senior level didn’t please him = Daha üst bir seviyeye terfi etmesi onu memnun etmedi.
R.S.: The manager’s wife said (that) his husband’s promotion to a more senior level hadn’t pleased him = Müdürün eşi, müdürün daha üst bir seviyeye yükselmesinin onu memnun etmemiş olduğunu söyledi.
D.S.: You don’t quit your bad habits = Kötü huylarını bırakmıyorsun.
R.S. The mother said to his son (that) he didn’t quit his bad habits. = Anne oğluna kötü huylarını bırakmadığını söyledi.
D S: My cousin has a huge house. = Kuzenimin çok büyük bir evi var.
R S: She told me that her cousin had a huge house = O, bana kuzeninin çok büyük bir evi olduğunu anlattı.
13- Introducing verbs = Takdim fiilleri :
Say ve tell haricinde: Agree = kabul etmek
Accuse (of) = suçlanmak
Add = eklemek
Argue = tartışmak
Answer = cevaplamak
Announce = İlan etmek
Assure = Temin etmek, güvence vermek
Admit= Kabul etmek, teslim etmek
Advice = Tavsiyede bulunmak,bildirmek,
Ask = sormak,
Apologize (for) = Özür dilemek
Boast = Övünmek, böbürlenmek
Declare = deklare etmek, ilan etmek
Grumble = Şikayet etmek, söylenmek
Murmur = Söylenmek, mırıldanmak
Claim = iddia etmek,
Deny = İnkar etmek
Insist on = Israr etmek
wonder = merak etmek, öğrenmek istemek ,
want to know = bilmek istemek ,
enquire = soruşturmak,
exclaim = haykırmak
offer = teklif etmek, önermek,
suggest = işaret etmek-, klif etmek, eri sürmek,
stress = vurgulamak,
underline = altını çizmek, önemle belirtmek,
suppose = varsaymak, farzetmek,
observe = gözlemlemek
guess = tahmin etmek,
complain = şikayet etmek,
confess = itiraf etmek,
conclude = karara varmak,sonucuna varmak,
predict = tahmin etmek,
point out = işaret etmek
Refuse = reddetmek
Remind = hatırlatmak
Reply = yanıt vermek
Promise = söz vermek
Threaten = tehdit etmek
İndicate : belirtmek, göstermek, işaret etmek
gibi fiiller de reported speech cümlesi yapmakta kullanılır.İlave örnekler
Direct Speech (Orijinal Cümle) : What is your name? = İsminiz nedir?
Reported Speech = Dolaylı Anlatım : He asked me what my name was. = O bana ismimin ne olduğunu sordu?
Direct Speech : Where did you go for the weekend? = Hafta sonunda nereye gittin?
Reported Speech : He wanted to know where I had gone for the weekend = Hafta sonunda nereye gittiğimi öğrenmek istedi.
Direct Speech : Why are you so busy? = Neden çok meşgulsun?
Reported Speech : He asked me why I was so busy = Bana neden çok meşgul olduğumu sordu?
Direct Speech: Where were you at nine o’clock last night?= Dün gece saat dokuzda neredeydin?
Reported Speech: The inspector enquired where I had been at nine o’clock the previous night. = Müfettiş bir önceki gece saat dokuzda nerede olduğumu soruşturdu..
14- Whether veya if
Yes veya no ile yanıtlanacak sorularda whether veya if takdim fiiliyle, reported speech sorusu arasında bir link rolü oynar.
“Whether” , “If” ten farklı olarak seçenek ortaya koyar. Şayet soruda “if” varsa dolaylı anlatımlı yanıtta “whether” tercih edilir.
Direct Speech : Have you seen him anywhere? = Onu bir yerde gördünmü?
Reported Speech : He asked me if (whether) I had seen him anywhere. = Bana onu bir yerde görüp görmediğimi sordu.
Direct Speech: Will you be at office tomorrow? = Yarın ofiste olacak mısın?
Indirect Speech : He asked me if I would be at office the following day.= Bana yarın ofiste olup olmayacağımı sordu.
Direct Speech : Do you know the answer? = Cevabı biliyor musun?
Indirect Speech : She asked me if I knew the answer. = O bana cevabı bilip bilmediğimi sordu.
Direct Speech: Are you enjoying yourself? = Eğleniyor musun?
Reported Speech: He asked me if (whether) I was enjoying myself. = bana eğlenip eğlenmediğimi sordu.
Direct Speech: Did Hakkı give you that book back ? = Hakkı sana o kitabı geri verdi mi?
Reported Speech: He asked her if (whether) Hakkı had given her the book back = Hakkının kitabı geri verip vermediğinisordu.
Direct Speech: May I use your pen? = Kalemini kullanabilir miyim?
Reported Spech: He asked me whether (if) he might use my pen. = O, kalemini kullanabilir miyim diye sordu.
Direct Speech: Do you wake up in the afternoons ? = Öğleden sonraları mı uyanırsın?
Reported Speech: Ali asked Mehmet if (whether) he woke up in the afternoons = Ali Mehmet’e öğleden sonraları mı uyandığını sordu.
Direct Speech: Can you solve this puzzle or not? = Bu bulmacayı çözebilir misin yoksa çözemez misin?
Reported Speech: He asked me whether or not I could solve that puzzle. = Bu bulmacayı çözüp çözemeyeceğimi sordu.
Direct Speech: Will you take this rubbish out or not? = Bu çöpü dışarıya atacak mısın yoksa atmayacak mısın?
Reported Speech: My mother asked me whether or not I would take that rubbish out. = Annem bana o çöpü dışarıya alıp almayacağımı sordu.
Direct Speech: Did you do it on purpose or not ? = Bunu bilerek mi yoksa bilmeyerek mi yaptın?
Reported Spech: The teacher asked me whether or not I had done it on purpose = Öğretmen bana bunu bilerek mi yoksa bilmeyerek mi yaptığımı sordu.
15- Yardımcı Fiillerde Dolaylı Anlatım
Direct speech Reported speech
CAN COULD
I can walk He said(that) he could walk
MAY MIGHT
I may walk He said(that) he might walk
WILL WOULD
I will walk He said(that) he would walk
MUST HAD TO
I must walk He said (that)he had to walk
Örnekler:
Direct Speech: He can’t do all the work by himself = Bu işleri kendi başına yapamaz
Reported Speech: She said that he could not do all the work by himself. = Bütün işi tek başına yapamayacağını söyledi.
Direct Speech: She may know the truth = Gerçeği biliyor olabilir.
Reported Speech: They said that she might know the truth = Onlar, onun gerçeği biliyor olabileceğini söylediler.
Direct Speech: We all must wake up early in the morning to catch the train = Hepimiz treni kaçırmamak için sabah erkenden kalkmak zorundayız.
Reported Spech: They said that they all had to wake up early in the morning to catch the train. = Onlar, treni kaçırmamak için sabah erkenden kalkmaları gerektiğini söylediler.
Direct Speech: I will welcome the guests = Konukları ben ağırlayacağım.
Reported Speech: I told my boss that I would welcome the guests. = Patronuma konukları ağırlıyacağımı söyledim.
Direct Speech: I am a doctor. = Ben bir doktorum.
Reported Speech: She said that she was a doctor = O, bir doktor olduğunu söyledi.
Direct Speech: Dogs are smart animals = Köpekler zeki hayvanlardır.
Reported Speech: The grandfather told her grandson that the dogs were smart animals. = Büyükbaba, erkek torununa köpeklerin zeki hayvanlar olduklarını anlattı.
Direct Speech: The birthday of Arda was wonderful = Ömer’in doğumgünü şahaneydi.
Reported Speech: İlker told her mother that the birthday of Arda had been wonderful. = İlker annesine Arda’nın doğum gününün güzdel olduğunu anlattı.
Direct Speech: She shall type the document again = Belgeyi tekrar yazsın.
Reported Speech: The manager said that she should type the document again = Müdür onun dosyayı tekrar yazması gerektiğini söyledi.
Direct Speech: They mustn’t smoke cigarettes in the cafe = Onlar kafede sigara içmemeliler.
Reported Speech: She said that they weren’t had to smoke cigarettes in the cafe = O, onların kafede sigara içmemeleri gerektiğini söyledi.
Direct Speech: I would like to see the upcoming movies = Yakında çıkacak olan filmleri görmek isterim.
Reported Speech: Ömer told Kerem that he would like to see the upcoming movies = Ömer Kerem’e yakında çıkacak filmleri görmek istediğini söyledi.
16- Gerçek üstü geçmiş zamanda Dolaylı Anlatım = Reported Speech in Unreal Past tense
Geçmiş zaman bazen gerçek olmayan “unreal” durumlar için de kullanılabilir. Burada kullanılan kip past tense olmasına rağmen şu anki durumdan (present tense) bahsederiz.
If , if only, what if, as if, It is about time, It is high time, I wish, I’d rather, unreal past tense ile kullanılan ifadelerdir. Dolaylı aktarımda bu saydığımız ifadelerden sonra kullanılan “unreal past tense” ifadeler değiştirilmez, aynen kalırlar.
Örnek:
Direct Speech: I wish I worked hard = Keşke sıkı çalışsam
Reported Speech: She said that she wished she worked hard = O, daha sıkı çalışmayı temenni ettiğini söyledi.
Direct Speech: I’d rather you stayed with us = Bizde kalmanı tercih ederim = Keşke bizimle kalsaydın
Reported Speech: He said he’d rather I stayed with them = O, onlarla birlikte kalmamı temenni ettiğini söyledi.
Direct Speech: What if that frog were prince = Bu kurbağa bir prens olsa, ne olur?
Reported Speech: She asked what if that frog were prince
Direct Speech: I wish you were here = Keşke burada olsan
Reported Speech: She said that she wished he were there. = O, onun orada olmasını temenni etti.
Direct Speech: She works hard as if she were a boss = O, (sanki) patronmuş gibi çok sıkı çalışıyor
Indirect Speech: The colleagues said that she worked hard as if she were a boss. = Meslektaşları onun bir işveren gibi çok çalıştığını söylediler.
Direct Speech: It is about time we left this place = Burayı terketmenin tam sırasıydı ( ama terketmedik)
Reported Speech: They said that it was about time they left that place = Onlar, o yeri terketmenin tam sırası olduğunu (ama terketmediklerini) söylemişlerdi.
Direct Speech: If I had more money, I would donate it to foundations = Eğer daha çok param olsaydı, bu parayı vakıflara bağışlardım
Reported Speech: She said that if she had more money, she would donate it to foundations = O, bana eğer daha çok parası olsaydı bu parayı vakıflara bağışlayacağını söyledi.
17- Soru Cümleleri
Rapor edilmiş soruların kelime sırası beyanatlarınkiyle aynıdır. Burada “who,what, which, where, how,when” gibi soru kelimeleri, takdim fiilleriyle rapor edilmiş soru arasında bağlantı kurar. Soru cümleleri rapor edilirken“ask , enquire, wonder, want to know” gibi fiillerden yararlanılır.
a) Pozitif Sorular
D.S. : Where are you going? = Nereye gidiyorsun?
R.S.: He asked me where I was going = O bana nereye gittiğimi sordu
D.S. : How did you do that? = Bunu nasıl yaptın?
R.S. : They wanted to know how I had done it = Onlar bunu nasıl yaptığımı öğrenmek istediler.
D.S: : Who will come to the restaurant with me ? = Kim benimle restauranta gelecek?
R.S.: She wanted to know who would come to the restaurant with her = O, kimin onunla restauranta geleceğini öğrenmek istedi.
D.S.: When was the concert over? = Konser ne zaman bitti?
R.S.: He enquired when the concert was over. = O, konserin ne zaman bittiğini merak etti.
D.S.: Why are you so upset? = Neden bu kadar kızgınsın?
R.S.: My friend wondered why I was so upset. = Arkadaşım neden bu kadar kızgın olduğumu merak etti.
D.S.: How could you be so rude? = Nasıl bu kadar kaba olabilirsin?
R.S. : The woman asked me how I could be so rude = Kadın, adama nasıl bu kadar kaba olabildiğini sordu.
D.S.: What is the time? = Saat kaç?
R.S.: He asked what the time was. = O, saatin kaç olduğunu sordu.
D.S. : Where did you go after the meeting ? = Toplantıdan sonra nereye gittin?
R.S. : The policemen enquired where I had gone after meeting = Polis toplantıdan sonra nereye gittiğini soruşturdu.
D.S. : Which city do you want to work in? = Hangi şehirde çalışmak istersin?
R.S.: The boss asked me which city I wanted to work in. = Patronu çalışanına hangi şehirde çalışmak istediğini sordu.
D.S. : Who is it? = Kim o?
R.S. : She asked who it was = O, (kapıda) kimin olduğunu sordu.
D.S. : How did the burglar open the door? = Soyguncu kapıyı nasıl açtı?
R.S. : The judge wanted to know how the burglar opened the door. = Hakim, hırsıza kapıyı nasıl açtığını öğrenmek istedi.
D.S.: To what extent has she been successful? =Ne dereceye kadar başarılı oldu?
R.S.: He asked to what extent she had been successful = O, onun ne dereceye kadar başarılı olduğunu sordu.
D.S.: How many students have applied for a scholarship? = Kaç tane öğrenci burs için başvuruda bulundu?
R.S.: He asked how many students had applied for a scholarship = O, kaç tane öğrencinin burs için başvurduğunu sordu.
D.S.: How much does it cost? = Bu kaça mal olur?
R.S.: She asked how much it costed = O, bunun kaça mal olacağını sordu.
D.S. How long have you been in Turkey? = Ne zamandır Türkiye’desin?
R.S. = She asked how long I had been in Turkey = O, benim ne zamandır Türkiye’de bulunduğumu sordu.
b) Negatif Sorular
D.S.: Didn’t you bring a book with you? = Yanında kitap getirmedin mi?
R.S.: My friend asked me if (whether) I hadn’t brought a book with me = Arkadaşım bana yanımda kitap getirip getirmediğimi sordu.
D.S.: Why didn’t you wait for me ? = Beni niye beklemedin ?
R.S.: The girl asked the boy why he hadn’t waited for her = Kız, oğlana onu niye beklemediğini sordu.
D.S.: Don’t you know who I am ? = Benim kim olduğumu bilmiyor musun?
R.S.: The bully asked the little boy if he didn’t know who he was = Kabadayı küçük çocuğa onu tanıyıp tanımadığını sordu.
D.S.: Haven’t you got what you wanted = İstediğini elde edemedin mi?
R.S.: The woman asked the man if he hadn’t got (gotten) what he had wanted = Kadın adama istediğini elde edip etmediğini sordu.
D.S.: Can’t you be more precise in your words? = Sözlerinde daha net olamaz mısın?
R.S.: She asked me if I couldn’t be more precise in my words = O, bana sözlerimde daha net olup olamayacağımı sordu.
18) Dolaylı Anlatımlı Bir Soruyu Rapor Etme - Reporting a Reported Question
Dolaylı bir soruyu rapor etmede dikkat edilecek nokta iki tarafta da kip değişikliğine gidilmesidir.
Örnek:
D.S.: Can you tell me why you are so sad? = Neden çok üzgün olduğunu bana anlatabilir misin?
R.S.: He asked me if I could tell him why I was so sad. = O, bana neden çok üzgün olduğumu ona anlatıp anlatamayacağımı sordu.
D.S.: Must you always ask me what I’m doing?
R.S.: My brother asked me if I always had to ask him what he was doing.
D.S.: Where were you when the rain started? = Yağmur yağmaya başladığında neredeydin?
R.S.: Arda asked me where I had been when the rain had started = Arda bana yağmur yağmaya başladığında nerede olduğumu sordu.
D.S.: What do you think you are doing? = Ne yaptığını zannediyorsun?
R.S.: She asked him what he thought he was doing = O, ona ne yaptığını zannettiğini sordu.
D.S.: Is it true that they were seen alone together? = Onların beraberce görüldükleri doğru mu?
R.S.: My friend asked me if if it was true that they had been seen alone together = Arkadaşım bana onların beraberce görüldüklerinin doğru olup olmadığını sordu.
D.S.: How can one tell if she is speaking the truth? = Onun doğru söyleyip söylemediği nasıl anlaşılır?
R.S. = They argued how one could tell if she was speaking the truth = Onlar, gerçeği söyleyip söylemediğinin nasıl anlaşılacağını tartıştılar.
19- Soru ve Beyanat Karışımı İfadelerde Dolaylı Anlatım
Ayni cümlede hem soru hem beyanat (statement) karışık olarak varsa, her bölüm için uygun fiil kullanılmalıdır. Örneğin beyanatlar için; tell, say, explain, remark, vs. fiili uygundur. Sorfular için ise, ask, want to know, enquire, wponder if(whether) vs. gibi fiiller kullanılır.
Bu arada, ayni cümledeki soru ve beyanatı en iyi şekilde bağlayan araç ...adding that... = ekleyerek, ilave ederek bağlacıdır.
Örnekler:
1- D.S. : It’s cold in here. Is the window open? = Burası soğuk. Pencere açık mı?
( Beyanat ) (Soru ) (Beyanat ) (Soru)
R.S. : He said that it was cold in there and asked if (whether) the window was open. = Orasının soğuk olduğunu söyledi ve pencere açık mı diye sordu.
2- D.S. : Do you think it will rain? It is very cloudy.
( Soru ) ( Beyanat )
= He wanted to know if I thought it would rain and said (that) it was very cloudy.
20- Yes ve no şeklindeki kısa yanıtların dolaylı anlatımı.
1- D.S. : Will you come out tonight? “No” = Bu gece dışarıya çıkacak mısın? Hayır.
R.S.: He asked if I would go out that night, but I said I wouldn’t. = Gece dışarıya çıkacakmısın diye sordu, ama ben çıkmayacağımı söyledim.
21- Geciken Yanıtlar = Late Response
Bu ilginç bir konudur. Şöyle ki, direkt anlatım ve dolaylı anlatımın ilkelerini birleştirir. Bazen bir fikir söylenir. Bazen öyle bir söz söylenir ki, bunun anlamı o an için anlaşılmaz. Sözün muhatabı, kısa bir süre sonra konuşmacının konusuna döner, müphem olan noktayı sorar ve genellikle direkt soruyu şekillendirir. Böylece, dolaylı anlatıma geçer ve bir takdim fiili kullanır.
Örneklerle konuyu aydınlatalım.
Örnek 1:
Kadir: I am supposed to leave on Monday. = Pazartesi günü ayrılmam sözkonusu. = Bu sözden sonra ya konuşmaya bir ara verilir ya da araya başka sözler girer.
Recep: When were you supposed to leave? = Ne zaman gidecektin? YA DA
When did you say you were supposed to leave? = Sahi ne zaman gideceğini söylemiştin?
Örnek 2:
Ali: Her name is Laila. = Onun adı Leyla.
Bu sözden sonra ya konuşmaya bir ara verilir ya da araya başka sözler girer.
Hasan: What was the girl’s name? = Kızın adı neydi? YA DA
What did you say her name was? = Kızın ismi ne demiştin?
Emirlerde Geciken Yanıtlar
Örnek:
Mehmet: Keep it in the second drawer = Onu, ikinci çekmecede sakla
Unutmadan dolayı bir ara verilir.
Ahmet: Where was I to put it? = Nereye koyacaktım? YA DA
Where did you say I was to put it? = Onu nereye koyacağımı söylemiştin.
Geçmişteki Bir Olayda Geciken Yanıtlar
Örnek:
Arda: We have made five copies of the original invoice and sent them to the importer = Orijinal faturanın beş kopyasını yaptık ve bunları ithalatçıya gönderdik.
Bu sözden sonra ya konuşmaya bir ara verilir ya da araya başka sözler girer.Bu yüzden dinleyenin aklı karışmıştır.
Elif (Dinleyen) : How many copies had we made? = Kaç kopya yapmıştık?
YA DA How many copies did you say we had made? = Kaç tane kopya yaptığımızı söylemiştin?
22- Shall Cümlelerinde Dolaylı Anlatım = Shall Questions
Shall cümlelerinin dolaylı anlatıma aktarılmasında, cümlenin anlamının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü “Shall I ...” ile başlayan cümlelerin iki anlamı vardır:
a)Saf Gelecek ( Pure Future )
“Shall I ever forget her ?” = Onu hiç unutacak mıyım?
He wondered if he would ever forget her. = O, onu hiç unutup unutamayacağını merak etti.
“Shall I like the concert?” = Konseri sevecek miyim?
She wondered if she would like the concert. = O, konseri sevip sevmeyeceğini merak etti.
“Shall we know the answer tomorrow?” = Cevabı yarın öğrenecek miyiz?
She wondered if she would know the answer the next day = O, cevabı yarın öğrenip öğrenemeyeceğini merak etti.
Shall we wait till the others come? = Diğerleri gelene kadar bekleyecek miyiz?
They wanted to know if they would wait till the others come = Onlar, diğerleri gelene kadar bekleyip beklemeyeceklerini öğrenmek istediler.
Shall I enjoy the party? = Partiden keyif alacak mıyım?
She wondered if she would enjoy the party = O, partiden keyif alıp almayacağını sordu.
Saf gelecek ifade eden bu cümlelerin dolaylı aktarımında “shall” yerine “would” gelmektedir.
b)İstek (Request)
“ Shall I open the window?” = Camı açayım mı?
He asked if he should open the window.
İstek veya talep eden cümlelerde ise “shall” yerine “should” gelir.
Örnek:
Shall I do it before tomorrow? = Bunu yarından önce yapabilir miyim?
She asked if she should do it before the next day. = O, bu işi bir sonraki günden önce yapıp yapamayacağını sordu.
Shall I leave it in the car? = Bunu arabada bırakabilir miyim?
He asked me if he should leave it in the car = O, bana bunu arabada bırakıp bırakamayacağımı sordu.
Shall I ever get married? = Ben hiç evlenecek miyim?
He wondered if he would get married = O, evlenip evlenmeyeciğini merak ediyor.
Shall I lay the table for you? = senin için masayı hazırlayayim mi?
She asked me if she should lay the table for me = O, benim için masayı hazırlayıp hazırlayamayacağını sordu.
Shall I help you to pack? = Sana paketlemede yardımcı olabilir miyim?
He asked me if he should help me pack = Bana paketlemede yardımcı olup olamayacağını sordu.
23- Emirler, Rica, talep ve tavsiyelerde dolaylı anlatım
Emir, rica, talep ve tavsiye cümlelerinin direct speech’ten reported speech’e aktarımında belli kurallara uyulması gerekir. Bu kurallar:
a) Cümlenin Anlamına Göre
Cümlenin anlamına göre reporting verbs seçilir. Örneğin, “advise, beg, encourage, entreat, forbid, implore, order, command, tell, ask, request, invite, recommend, remind , urge, warn..” gibi.
b) Emiri, tavsiyeyi, ricayı ve talebi alan şahsı temsil eden bir nesne seçilir.
c) Direct speech te emirler nasıl fiilin mastar haliyle veriliyorsa, reported speech’te de emirler “to + infinitive” hale dönüştürülmelidir.
Örnek:
D.R. :I said, “Come down ”. = Aşağıya gel dedim.
R.S. : I told him to come down. = Ona, aşağıya gelmesini söyledim.
D.S. “Fold it in half” = İkiye katla
R.S. The customer asked her to fold it in half.
D.S. “Sit down” = Otur
R. S. The teacher asked them to sit down. = öğretmen onların oturmalarını istedi.
D.S.:“Do it again.” = Tekrar yap.
R.S. : The coach told the players to do it again = Koç, oyunculara tekrar yapmalarını söyledi.
D.S.“Open the door” = Kapıyı aç
R.S. : She asked me to open the door = Benden kapıyı açmamı istedi.
D:S.:“Come in” = İçeri girin
R.S : The manager asked the man to come in = Müdür, adama içeri girmesini söyledi.
D.S. : “Close the door after you. = Çıktıktan sonra kapıyı kapa.
R.S: The teacher oerdered the pupil to close the dor after him. = Öğretmen öğrenciye kapıyı çıktıktan sonra kapamasını emretti. D.S.: Please have a cup of tea = Lütfen bir çay için
R.S.: She offered me a cup of tea = Bana çay ikram etti.
D.S.: Always wash your face in the morning = Sabahları her zaman yükünü yıka
R.S.: The nurse told the patients to always wash their faces in the morning = Hemşire hastalara sabahları her zaman yüzlerini yıkamalarını söyledi.
D.S.: Be polite and gentle if you want to date with me = Benimle çıkmak istiyorsan, kibar ve nazik ol
R.S.: The young girl told the boy to be polite and gentle if he wanted to date with her = Genç kız çocuğa, onunla çıkmak istiyorsa kibar ve nazik olmasını söyledi.
D.S.: Wait under a shelter until the rain stops = Yağmur durana kadar bir sığınağın altında bekle
R.S.: The fireman advised the people to wait under a shelter until the rain stopped. = İtfaiyeci, insanlara yağmur durana kadar bir sığınağın altında beklemelerini önerdi.
D.S.: Hurry up, if you don’t want to miss the plane = Eğer uçağı kaçırmak istemiyorsan acele et
R.S.: She urged her husband to hurry up if he didn’t want to miss the plane = Kadın kocasını uçağı kaçırmak istemiyorsa acele etmesi konusunda sıkıştırdı (dürttü, zorladı).
D.S.: Treat other people the way you’d like them to treat you = İnsanların sana nasıl davranmasını istiyorsan sen de onlara öyle davran
R.S.: The philosopher advised his student to treat other people the way he’d like them to treat him. = Filozof öğrencisine insanların ona nasıl davranmasını istiyorsa onun da onlara öyle davranması gerektiğini öğütledi.
Olumsuz Emirler = Negative Imperatives
D.S. Don’t be so lazy. = Bu kadar tembel olma
R.S. : Father told his son not to be so lazy. = Baba oğluna çok tembel olmamasını söyledi.
D.S. : Never disobey your superiors. = Asla amirlerine itaatsizlik etme.
D.S. : Don’t be so skeptical. = Çok kötümser olma.
R.S. : He told his friend not to be so skeptical. = Arkadaşına çok kötümser olmamasını söyledi.
D.S. : Don’t put your elbow on the table. = Dirseklerini masaya dayama.
R.S. : The trainer told the trainee not to put his(her) elbow on the table. = Eğitimci eğitilene dirseğini masaya koymamasını söyledi.
D.S. : Don’t be sarcastic. = Alaycı olma.
R.S. : She told her husbanad not to be sarcastic. = Kocasına alaycı olmamasını söyledi.
D.S.: Don’t try to be funny. = Komik olmaya çalışma.
R.S. : She warned her room mate not to be funny. = Oda arkadaşını komik olmaması için uyardı.
D.S. : Don’t wipe your dirty fingers on my clean shirt.= Kirli ellerini gömleğimde silme. = The man ordered the kid not to wipe dirty fingers on his clean shirt. = Adam çocuğa kirli ellerini temiz gömleğine sürmemesi emrini verdi.
D.S.: Don’t waste your money and time on nonsense = Paranı ve zamanı saçmalıklara harcama
R.S.: The old man advised the youngsters not to waste their money and time on nonsense = Yaşlı adam gençlere, paralarını ve zamanlarını saçmalıklara harcamamalarını tavsiye etti.
D.S.: Don’t buy everything you see in the shops = Dükkanlarda her gördüğünü alma
R.S.: The husband warned his wife not to buy everything she saw in the shops = Kocası, eşine dükkanlarda her gördüğünü almaması konusunda uyardı.
24- Must fiilinin dolaylı aktarımı
Günlük konuşmada “must” fiilinin üç anlamı vardır ve “must” içeren cümleler rapor edilirken farklı şekiller alırlar. “Can” ve “needn’t” bazen benzer şekilde hareket ederler.
a) Konuşma anında gereklilik ve zorlama ifade eder. Hakiki şimdiki zamandır. ( A true Present). Present olduğu için rapor edilirken past tense’e dönüşür.
Örnek:
“I must go now.” – Artık gitmek zorundayım.
He said (that) he had to go then. = O gitmek zorunda olduğunu söyledi.
“I needn’t go.” – Gitmeye ihtiyacım yok.
She said (that) she didn’t have to go = O, gitmek zorunda olmadığını söyledi.
“I mustn’t go.” – Gitmemeliyim.
He said (that) he wasn’t to go. = O, gitmemesi gerektiğini söyledi.
b)Gelecekteki bir gereklilik veya zorlayıcı durum. “Shall” ve “have to” yerine geçebilir. “must” ve “needn’t” bu durumda gelecek zaman gibi hareket ettiği için rapor edildiği için should/would olarak değiştirilir.
Örnek:
“I must go next week” = Gelecek hafta gitmeliyim.
He said that he would have to go the following week.
25- Ünlemli İfadelerde (Exclamations) Dolaylı Anlatım
Ünlemli ifadelerin dolaylı anlatımı orijinal cümlenin ruhunu yansıtmalıdır. Ünlemler daha ziyade konuşma dilinde raporlanır.
Bazı ünlem şekilleri aslında sorudurlar veya emirdirler.
Örnekler:
D.S.: What a lovely land it is! = Bu ne kadar güzel bir tarla böyle!
R.S.: He remarked what a lovely land it was = O, bu tarlanın ne kadar güzel olduğuna işaret etti.
D.S.: Hi! Where are you guys going? = Selam! Arkadaşlar nereye gidiyorsunuz?
R.S.: He greeted the guys and asked them where they were going = Arkadaşlarını selamladı ve nereye gittiklerini sordu.
D.S.: Oh dear! I have torn my trousers = Aman Tanrım! Pantolonumu yırtmışım.
R.S.: He exclaimed bitterly that he had torn his trousers. = Acı bir şekilde haykırarak pantolonunu yırttığını söyledi. YA DA
He sighed and said that he had thorn his trousers = Yeise düştü ve pantolonunu yırttığını söyledi.
26- Diğer Dolaylı Anlatımlar
“Meet me at Akcenter” = Akmerkez’de buluşalım.
He tells us (that) we are to meet him at Akcenter. = O bize Akmerkez’de buluşacağımızı söyledi.
He said “If she leaves the house, follow her.”
He said (that) if she left the house, I was to follow her.
Gördüğünüz gibi, reported speech’in İngilizce’de çok geniş bir kullanım alanı var.
26 Ağustos 2007 Pazar
28. Ders - Direkt Anlatım ve Dolaylı Anlatım
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder